Diyarbakırspor, 2000-2001 sezonuna 2. Lig 5. Grup'ta (o yıllarda 2. Lig, iki aşamalı oynanıyordu; 10-11 takımlı 5 grubu ilk ikide bitiren 10 takım, yükselme grubunda 1. Lig'e yükselme mücadelesi veriyordu) başladı. Teknik direktörlüğünü, geçtiğimiz ay Bank Asya 1. Lig ekiplerinden Boluspor'la anlaşan Bahri Kaya'nın (Diyarbakır'a gelene dek pek de tanınmıyordu; en son Ağırspor'u çalıştırmıştı) yaptığı kadroda, alt liglere aşina olmayan herhangi bir kişinin tanıyabileceği belki de tek isim, Gaziantepspor'dan hatırlayacağımız golcü Hasan Çelik'ti. Sezonun 3. haftasında ise Fenerbahçe'den Kemalettin Şentürk, Murat Şahin ve Saffet Akbaş; Galatasaray'dan Rasim Vardar kiralanınca, ligin kalburüstü ekiplerinden biri kurulmuş oldu.
5. Grup kademe maçlarında ilk devreyi 5 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 mağlubiyetle 3. bitiren Diyarbakırspor, ikinci devrede aldığı 6 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 mağlubiyetle 38 puana ulaştı ve grubu 1. kapatarak Yükselme Grubu'na katılmaya hak kazandı. Yükselme Grubu'na 1. Grup'tan İstanbul Büyükşehir Belediyespor ve Konyaspor, 2. Grup'tan Göztepe ve Altay, 3. Grup'tan Hacılar Erciyesspor ve Hatayspor, 4. Grup'tan Şekerspor ve Sivasspor, 5. Grup'tan Diyarbakırspor ve Elazığspor yükselmişti.
Yükselme Grubu'na 5-3 Kombassan Konyaspor mağlubiyetiyle başlayan Kırmızı-Yeşilliler, 21 Ocak 2001'de oynanan 2. hafta maçında Elazığspor'u 4-1 yenerek ilk 3 puanına kavuştu. Bu maçtan 3 gün sonra, 24 Ocak 2001'de ise Diyarbakır Spor Kulübü'nün belki de tarihini değiştirecek olay yaşandı : Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan bir suikasta kurban gitti.

Okkan'ın öldürülmesinden sonra; onun bıraktığı mirası sahiplenmek, 1. Lig hedefini paylaşmak Diyarbakırspor için en önemli motivasyonlardan biri haline geldi. Bu ruh haliyle gittiği Sivasspor deplasmanından 1-2 galibiyetle döndü Diyarbakırspor. Sonraki 2 haftada Hatayspor ve Şekerspor galibiyetiyle liderlik koltuğuna oturdu, 6. haftada Hacılar Erciyesspor'u 5-2'yle geçerek liderliğini sürdürdü. Ancak hemen ardından gelen Göztepe mağlubiyetiyle Altay ve İstanbul Büyükşehir Belediyespor beraberlikleri ilk devreyi 17 puanla 3. bitirmesine neden oldu. Sonraki haftalarda 4 galibiyet, 1 beraberlik, 2 mağlubiyet alarak 16. haftayı 34 puanlı Göztepe ve 32 puanlı Altay'ın ardından 30 puanla 3. sırada kapattı. İlk iki takımın direkt olarak 1. Lig'e (şimdiki Süper Lig'e) yükseleceği grupta ligin bitimine 2 hafta kalmıştı ve grubun kaderini belirleyecek maç, 17. haftadaki Diyarbakırspor - Altay maçıydı.
Diyarbakırspor, mutlaka kazanmak zorunda olduğu bu maça günlerden öncesinden hazırlanmıştı. Ancak maç günü yaklaştıkça bu hazırlığın, yalnızca yeşil sahalarda yapılmadığı anlaşılacaktı. O gün Altay kafilesinde yer alan kulüp doktoru Doç. Dr. Levent Köstem, yaşadığı atmosferi şöyle anlatacaktı :

Bir gün sonra Diyarbakır'a maça gitmek için yola çıktık. Yine polis ve jandarma eşliğinde gittik. Diyarbakır'a girmeden önce bizi yol kenarında 10 - 15 dakika kadar beklettiler ve daha sonra yoğun bir koruma ile Diyarbakır'a girdik. Ama ne giriş. Sanki düşman bir ülkeye giren bir grup gibiydik. Ben gerçekten ürktüğümü anımsıyorum. Bu arada yanıma aldığım küçük fotoğraf makinası ile fotoğraf çekiyordum.
Stadın kapasına geldik ve otobüsün ön kapısı 15 metre kadar, soyunma kapısının önünde durdu ve biz otobüsten inip kapıdan içeri girmeye yeltendik. İnanılmaz bir taş yağmuru oldu. Kaçtık. Daha sonra müdahale edildi. Taş atanlar uzaklaştırıldı, biz kendimizi emniyette zannedip kapıdan içeri girmeye başladık.
Sonradan yönetici olduğunu öğrendiğimiz bazı kişiler bizi yumruklamaya başladılar. Her girene denk getirirlerse bir tane yapıştırıyorlardı. Neyse buradan soyunma odasına ve koridoruna gittik. Hazırlıklar sürerken soyunma odasının olduğu koridoru bir duman bastı. Öğrendik ki, jeneratörün egzozu içeri verilmiş ve göz gözü g örmüyordu. Mahmut Özgener ve Nazif Zorlu birçok yere telefon etmeye çalıştılar ancak boşuna. Maça çıkıldı, orta sahada toplanan futbolculara sapanla taşlar ve bilyeler atıldı. "
Gerçekten stadda inanılmaz bir atmosfer vardı. İki gazeteci, polislerin gözü önünde sivil giyimli 2 kişi tarafından dövülüyor, sonrasında bütün gazeteciler kendisini stad yöneticisi olarak tanıtan biri tarafından bir odaya kilitleniyordu. Maçı naklen yayınlayacağını günler öncesinden ilan eden TRT, son dakikada yayını iptal ettiğini açıklıyordu. Tribünlerden yağan cisimler yüzünden birçok Altaylı yaralanmıştı. Diyarbkırspor'un cezalı bir oyuncusu Altay kalesinin arkasında bekleyip rakibini taciz ediyor, Altay atağa kalktığında sahaya ikinci bir top atılıyor; teknik direktör Rıdvan Dilmen yedek kulübesinden başını dışarı çıkaramıyordu.

O gün sahada Altay teknik direktörü olan Rıdvan Dilmen, yıllardır NTV'de ülkenin en çok izlenen spor programlarından birinin yorumcusu olarak görev yapıyor. Altaylı santrafor Necati Ateş, halen Galatasaray'da ve yaklaşık 10 yıldır üst düzey profesyonel futbol hayatını sürdürüyor. Altay yöneticisi Mahmut Özgener, sonrasında federasyon başkanlığı yaptı. O gün maçtan önce teknik direktörüne "Maçın sonucu baştan belliyse ben oynamak istemiyorum." dediği iddia edilen Diyarbakırspor kaptanı Kemalettin Şentürk, Bank Asya 1. Lig takımı Kayseri Erciyesspor'u çalıştırıyor. Maçın yardımcı hakemi Bünyamin Gezer, TRT'de spor yorumcusu. Olayın aktörleri yıllardır göz önünde olmalarına rağmen; o gün orada tam olarak neler yaşandığı hala kamuoyuyla yeterince paylaşılmış değil.
15 Mayıs 2001 tarihli Milliyet'in 25. sayfasındaki haberde Altay Kulübü Başkanı Nafiz Zorlu maçta yaşananları anlatırken "Taraftarın ölüm tehditi ve saldırısı stadın girişinde başladı. Organizasyonu bizzat Diyarbakırspor Genel Kaptanı Abdurrahman Yakut'un üstlendiğini gördük." Abdurrahman Yakut ismi, 10 yıl sonra yeniden futbol kamuoyunun gündemine gelecek, Giresunspor Başkanı Ömer Ülkü'yle yaptığı telefon konuşmaları dinlemeye takılacak ve Giresun merkezli suç/şike örgütü davasından 5 ay tutuklu kalacaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder