Yazıma öncelikle Ankara 19 Mayıs Stadı’nda ilk kez maç
izlediğimi söyleyerek ve gördüğüm güzel ambiyans karşısında bu duruma ne kadar üzüldüğümü
belirterek başlamak istiyorum. Evet, gerçekten güzel bir stad, güzel bir zemin,
güzel bir hava ve maç öncesinde takımını gayet güzel bir şekilde destekleyen
bir taraftar vardı. Her ne kadar bana göre stadda olması gerektiğinden çok ama
çok az bir seyirci kitlesi olsa da – sanıyorum stadın ses akustiğinden - gayet
etkileyici tezahüratlar yapıldı. Burada Gecekondu tribününe ayrı bir parantez
açmak lazım; gerçekten iyi bir grup oluşturmuşlar.
Maça gelecek olursak, oyun Bucaspor’un kontrolünde başladı
diyebiliriz. İlk dakikalardan Ankaragücü’nün golü bulduğu ana dek oyunu kontrol
eden Bucaspor oldu. Nitekim daha ilk dakikalarda Dahmane’nin ortasında Zafer
Çevik golü bulmuş. Bulmuş diyorum çünkü bu golü bulunduğum kapalı sağ
tribününde çıkan olayları izlerken kaçırdım. Böylece ben de 19 Mayıs Stadı’nda
izlediği ilk maçtaki ilk golü göremeyenler ile birlikte adımı altın harflerle
tarihe kazıdım sanıyorum. Bu durumun verdiği üzüntü ve kızgınlık ile kendimi
maça verdim. Golden hemen birkaç dakika sonra Ankaragücü’nde gecenin belki de
tek etkili ismi Mert Erdoğan ceza sahası dışından çok şık bir vuruş yaptı ve
şutu direkten döndü. İzlediğim kadarıyla bu çocukta yetenek var gerçekten.
Maçın 32. dakikasına gelindiğinde bu ana dek oyun olarak hiç ümit vermeyen
Ankaragücü, bana göre faul olmayan bir pozisyonda hakem Deniz Çoban’ın verdiği
serbest vuruşu iyi değerlendirdi ve maça dengeyi getirdi. Bu golden sonra
Ankaragücü biraz kımıldanmaya başladı. Hatta bu bölümde 4’e 1 gelebileceği bir
kontra atağı topu kontrol edemedikleri için resmen harcadılar. İlk yarıda
söylenebilecek başka bir nokta Bucaspor’un sürekli sol kanattan hücuma kalkmak
istemesi ve bunun neticesinde sağ kanatta en az 2-3 kez müsait durumda top
isteyen Zafer’i bir türlü görememeleri olabilir. Zaten ilk yarının sonlarına
doğru da sanıyorum bu durumdan dolayı Dahmane ile kanat değiştirdi.
İkinci yarıya aynı 11’lerle başlandı. İlk 5 dakikada
dikkatimi çeken şey Mehmet Batdal’ın hava toplarında kendini hiç kasmaması
oldu. Gerçekten de ilk yarıda da hemen hemen bütün hava toplarını kendisini
savunan Aytaç’a vermişti. “Galatasaray da bu adam mı oynadı yani?” diye kendime
sorular sorarken Batdal da belki de düşüncelerimi algılamış gibi yavaş yavaş
oyuna ağırlığını koymaya başladı. Önce Umut Gündoğan’ın direkten dönen
pozisyonunun hazırlayıcısı oldu, daha sonra da takımına penaltı kazandırdı ve
Zafer takımını 2-1 öne geçirdi. Penaltı kararı sonrası – ki bana göre de ağır
bir karardı - Ankaragücü takımı gerek futbolcular gerekse de taraftarlar olarak
resmen çöktü. Evet, kötü bir durumdu verilen ağır penaltı kararı ama özellikle
futbolcuların bu kadar kolay pes etmemesi gerekirdi bana göre. 2-1 geriye
düştükten sonra Ankaragücü takımı hem defansı çok önde kurmaya hem de rakip
forvetlerine basmamaya başladılar. Bunun neticesinde de kolay diyebileceğimiz 3
gol daha yediler. Rakip defans oyuncularından baskı görmeyen Batdal topu
rahatlıkla kontrolünde tutup diğer arkadaşlarına vererek hücumları genelde
yönlendiren isim oldu ve gayet başarılı bir ikinci yarı oynamış göründü. Sonuç
olarak Bucaspor kendini fazla sıkmadığı maçı farklı kazandı.
Maç ile ilgili olarak son sözlerimi hakemler üzerine
söylemek istiyorum. Gerçekten çok vasat bir yönetim gösterdiklerini
düşünüyorum. Özellikle kapalı tribün önünde görev yapan hakemin en az 4-5
pozisyonda bırakın hatalı karar vermeyi, hatalı karar bile verememesine sebep
olacak bir şekilde futbolcuların 2-3 metre gerisinde kaldığına şahit oldum. Bu
güzel oyun için en az futbolcular kadar diğer görevlilerin de canını dişine
takıp mücadele etmesi gerekiyor bence.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder