* Bir Kayserili olarak futbol tarihimizin en kanlı sayfalarından biri olan Kayserispor - Sivasspor maçının hikayesini bloğu açtığım günden beri yazmayı düşünüyordum aslında. Ancak çeşitli sebeplerle hep ötelemiştim. Geçenlerde Ömer Gülhan kardeşim bu maçı yazmak istediğini söyleyince hiç tereddütsüz tamam dedim; böylelikle hem kendime gecikmiş bir borcu ödemiş oldum, hem de bu acı olayı her iki gruba da dahil olmayan tarafsız bir kalem ele almış oldu... [https://twitter.com/dariusvassell93]
Futbol deyince meşin yuvarlak, iki kale, yirmi iki oyuncu ve
dört hakemden oluşan bir oyundan bahsedemeyiz. Futbolu futbol yapan en önemli
unsur taraftardır. Bir takımı sırtlayan yalnızca iyi savunma yapan ya da
fırsatları değerlendiren forvetler değildir. Yağmur çamur demeden iyi gününde kötü gününde takımının peşinde koşan
cebindeki beş kuruş parasını bilete döken insanlardır futbolu güzel yapan.
Modern zamanlarda futbolu bir kutunun hapsedilmediği zamanlardan bahsedeceğim
size. Taraftarların sadece futbolun peşinde koştuğu günlerde en büyük uğraşları
takımlarını tribünden izlemekti. İşte o günlerde dünyanın en kötü tribün
faciası gerçekleşir; Heysel. Aslında tribün faciaları diyerek bir bütün olarak
düşünülmez. Çünkü meşhur tek bir facia vardır o da Heysel’dir. Yakın zamanda
gerçekleşen Port Said faciası bile Heysel’in gerisinde kalır. Neyse bizim
Heyselimiz'den önce asıl Heysel olayını ele alalım. 1985 yılı 26 Mayıs günü
Liverpool -Juventus maçı, kırk ölü ve altı yüz yaralı. İngiliz takımlarını oldum
olası sevmem. Olaya biraz duygusal bakıyorum; milli takımlarının bizi 3 yıl
arayla iki kez 8-0 yenmesi ve Liverpool’un Beşiktaş’a 8 atması, her golden
sonra taraftarının doyumsuz diye nitelendirdiğim sevinçleri yok mu? Her neyse; konumuza dönelim. Juventus maçı, Liverpool taraftarı için bir intikam maçıydı.
Aslında bir sene önceki Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde Romalı
taraftarların Liverpoollu taraftarları epey bir tartaklaması Heysel’e ön ayak
olmuştur. Şimdinin Kral Baudunin Stadı tıklım tıklımdır. Stat doludur fakat bir finali kaldıracak eski ve kapasite sahibi
olmadığından Liverpoollu yöneticilerin defalarca stadın değiştirilmesi talebi UEFA tarafından rededilmiştir (Bu yazıdan sonra oturma planına göz atmanızı da
şiddetle öneririm). Gelelim sadede.. Liverpoollu taraftarlar için karşılarında sadece
Juventus taraftarı yoktur, rakip olarak bozguna uğratılmayı bekleyen İtalyanlar
vardır. Maçın başlamasına dakikalar kala tribünler hareketlenir. İngiliz
taraftarlar Juventus taraftarlarının bulunduğu tribüne doğru ilerler. Juventus
taraftarları panik yaşar ve büyük bir arbede gerçekleşir. Juventus taraftarı
stat duvarı arasında sıkışınca duvar çöker ve otuz dokuz Juventus ve bir Liverpoollu taraftar
hayatını kaybeder. Juventusluların da karşılık vermesi ile altı yüz taraftar
yaralanır. Bu olaylardan sonra Liverpool takımı Avrupa Kupalarından altı yıl
men edilir.
Heysel faciası hakkında ufak bilgi verdikten sonra gelelim yurdumuza.
Tarih 17 Eylül 1967, maç Kayserispor - Sivasspor maçıdır. Maça geçmeden önce
olayların buraya gelişim süreci hakkında birkaç bilgi vereceğim.
2. Lig'in ve alt liglerin babası olan Orhan Şeref Apak
profesyonel ligler kurulmasına öncülük eder. Bu mübarek adam kendisini futbol
adamıştır. Genç ve ümit milli takımların kurulmasını da sağlayan kişidir. Anadolu’nun
her yerinde profesyonel şehir takımları kurulmaya başlanır. Ve bu ortamda
Sivas’ta bir profesyonel takım kurulmaya karar verilir. Dönemin valisi Vefik
Kitapçıgil bu olaya sadece sportif açıdan bakmaz. Şehre ekonomik, sosyal, kültürel
açıdan da bir gelişme getireceğini düşünür. Valinin profesyonel takım kurmaya olumlu
yaklaşması ile hazırlıklar başlar. Mayıs ayının ilk günlerinde hazırlıklar
tamamlanmıştır. Sivasspor yönetimi takımın direk 2.lige alınacağını düşünür
fakat olaylar bu yönde gelişmez. Yönetim Ankara’ya gider ve takımın 2.Lige
alınması için başvururlar. Başvuru sonunda Orhan Şeref Apak ile bir kurul
Sivas’a gider, incelemeler yapar. Sivas dönüşü yazılan raporda; tesis ve altyapı yetersizliğinden istemin gerçekleşemeyeceği belirtilir. Vali ve şehrin
ileri gelenleri Ankara üzerinde baskı oluşturur. Sivas milletvekili Raif Öçten
dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e : ”Ya Sivas’ı 2. Lig'e alırsınız ya da Sivas’tan
oy almayı unutursunuz” diye apaçık bir tehditte bulunur. Süleyman Demirel’in
talimatına daha fazla direnemeyen Apak Sivasspor’u 2. Lig Beyaz Grup'a alır. Kayseri’yi Türkiye Şampiyonalarında
Demirspor, Şekerspor, Sümerspor, Karagücü , Havagücü gibi Kayseri’nin köklü
takımları temsil etmekte idi. Bu kulüplerin başarısı Kayseri halkını tatmin etmiyordu. Orhan Şeref
Apak ”Her ilden en az iki amatör takımın birleşmesi ile şehrin ismini taşıyan
bir takım kurmaları halinde o ili “Türkiye 2.ligine şartlar uygunsa alacağını”
söylüyordu. Başvuru yoğunluğu nedeniyle takım kotası dolar ve artık başvuran
takımlar 3.Lig’den başlıyacaktır. Kayseri bu duyum ile çalışmalarına hız verir.
Maddi olanak aranır ve zor da olsa bulunur. Rıfat Gönen; maddi olanağın sporsever Kayserililer'den
temin edilebileceğini, kendisine düşen görevi seve seve yapabileceğini vaad
eder. Ve Erciyesspor, Sanayispor ve Ortaanadoluspor kulüplerinin birleşmesi
kararlaştırılır. 1 Temmuz 1966’da Kayserispor kurulur. Orhan Şeref Apak şehre
davet edilir. Bunun
üzerine Kayseri’nin ileri gelenleri Orhan Şeref Apak’ı havaalanında karşılarlar.
Havaalanından doğruca Stadyuma götürülerek tesisler gösterilir. Tesisleri seven
Apak Kayseri’nin İkinci Lig'e alındığını müjdeler. Ve iki takım da 2.Lig Beyaz Grup'ta
mücadele edecektir. İki takımın da siyasi tehdit ve bilinmeyen yollarla lige alınması iki takım için ortak bir
noktadır. Bu maçtan önce 1965'ye Sivas Sümerspor ile Kayseri Şekerspor arasında oynanan maçta olaylar çıkar, yaralananlar olur.1966 yılında ise
Kayseri Havagücü - Sivas Sümerspor maçında bir kişinin ayağı kırılır, yirmi beş
kişi muhtelif yerlerinden yaralanır. Ve büyük maçtan bir hafta önce yani 10
Eylül’de Kayseri Havagücü - Sivas 4 Eylül takımları karşılaşır. Maç başlar ancak
sadece bir futbol maçı demek doğru mu? Savaştan farksızdır. Amacı spor yapmak
olan gençlerin yaptıklarını anlamak güçtür. İki komşu şehrin çocukları
birbirine girer. Direkt bileğe çalışan ayaklar, aşiline tendonuna darbeler derken
iki Kayseri Havagücülü topçunun ayağı kırılır. Ve 17 Eylül günü gelir. Upuzun
bir konvoy ile Sivas taraftarı, Kayseri’ye gelir. Asayiş kayıtlarına göre
Sivaslı taraftarlar gittikleri bir mekanda olay çıkartırlar. Maç gününe
tanıklık eden kişilerden alınan bilgiye göre; Sivas taraftarı yüzlerce kişi
gittikleri lokantalarda yemeklerini yedikten sonra hesaplarını ödemez ve gitmiş
oldukları mekanların kapısını çerçevesini indirir. Olaylar sonucu dört taraftar
yaralanır. Bu olayın ardından, stad girişinde polis, Sivas ve Kayseri taraftarını arar fakat kayda değer bir şey
bulamaz. Yirmi bir bin kişilik stadda büyük bir uğultu vardır, taraftarlar
takımlarına tezahüratları ile destek olurlar. Saat 16.00’da mücadele başlar. Maç
içinde taraftarlar arasında karşılıklı atışmalar sürer. Dakika yirmide Oktay
Aktan topu ağlara gönderir.
Belki de attığı
gol Türk futbol tarihinin en büyük faciasının başlangıcı olacaktır. Tanıkların
ifadesine göre; atılan gole sevinen Kayserisporlu çocukların üzerine Sivas
tribününden taşlar yağar. Çocuklar üzerinde panik başlar, kaçışmaya çalışan iki
çocuk ezilerek ölür.
Tanıkların ifadesi doğru ya da yanlış bilinmez fakat şu bir
gerçektir. İki çocuğun ezilerek öldüğünü öğrenen Kayserili taraftarlar
ellerindeki taşlarla, sopalarla ve bıçaklarla Sivasspor tribününe doğru
saldırıya geçer. Sivasspor tribünlerindeki panik büyük bir faciaya yol açar.
Kapılara doğru
yüklenen Sivasspor taraftarları, kapının iç tarafa açılır özelliği olması
nedeniyle ne yapacağını şaşırır, kargaşa yaşamaya başlar. Ve kapıya yüklenen
yüzlerce taraftarın yüzünden havasızlıktan otuz sekiz Sivasspor taraftarı
hayatını kaybeder. Üç yüzü aşkın
taraftar da yaralanır.
Olaylar saha içinde bitmez. Saha dışında Sivaslı taraftarlar
Kayseri plakalı arabaları ateşe verir. Olayı duyan Sivas halkı deliye döner. Sivas'ta
yaşayan Kayserililer'in dükkanları talan edilir, Sivas’ta yaşayan halk camlarına
nüfus kağıtları asma derecesine kadar gelir. Sivas’ta bulunan ve bir Kayseri
işadamına ait otel darmadağın edilir.
Kayseri Emniyet Müdürü ile Sivas Valisi'nin açıklamaları
olayları daha da çıkmaza götürür. Kayseri Emniyet Müdürü
Şerafettin Gökçeören, "Sivaslı taraftarlar 1-0'lık yenilgiyi hazmedemediği
için ve maçı tehir etmek maksadıyla bu hadiseyi çıkardı" der. Sivas valisi
:”Ölülerimizi almaya geldik”. “Sivaslılar ölülerini bekliyor. Ölülerimizi
almadan gitmeyeceğiz” der. Belki de en sağduyulu açıklama maçın adamından
gelir. Oktay Aktan: ”Keşke ayağım kırılsaydı da gol
atmasaydım. Dün gece uyuyamadım. Gözlerimin önüne tribünlerdeki insanların hali
gelince ağlamadan edemedim. Keşke yenilseydik de bu olaylar çıkmasaydı.” der. Bu
arada olaylara sebebiyet veren sekiz Sivaslı ve on altı Kayserili taraftar
tutuklanır. O zamanki hükümetin bu facianın üstünü kapatıp unutturması, ’ateş
düştüğü yeri yakar’ sözünün tam karşılığı. Olaylı maçın rövanşı Sivas’ta
yapılır ve maçı beş yüz Sivassporlu izler. Maç 0-0 biter. İki takımın yirmi üç
yıl aynı grupta yer almaması sağlanır. Çok değil altı yıl geçer. İki
takım Türkiye Kupası'nda karşılaşır. Mithatpaşa stadında oynanan maçı beş bin
kişi izler ve 30’lu dakikalarda oyun
durur fakat beklenen olmaz. Sağduyulu Sivasspor taraftarları sayesinde maç
herhangi bir olay çıkmadan 1-1 biter. Ve yirmi üç yıl sonra iki takım buluşur. Maç
Sivas’ta oynanır. Maçı sadece elli Kayseri taraftarının izlemesine izin verilir
ve her birinin başına 1 koruma verilir. Ve iki takım maç sonu dostluk mesajları
verir ve olay kapanır .Olay kapanır kapanmasına da sorun neydi, neden oldu
bunlar kimse bilmez. Irkı, dini, dili, örfü,
adeti, şivesi hatta siyasi görüşü aynı olan bu komşu şehirler rekabet olgusunu
kaldıracak düzeyde değillerdi bence. Ticaret anlamında birbiriyle kıyasıya yarışan
iki şehre bir de spor yönünden ayrı bir yarışa girmek biraz ağır geldi. Yapılanlar
cahillikten başka bir şey değildi. Kayserililer'i gavur ilan edenlerin cami
hocaları, imamlar olması herşeyi anlatıyordu kısaca.
Yazının başında onların ve bizim Heyselimiz diye bir ayrım yaptım. Bizim faciamız aynı mahallenin iki munzur çocuğunun kavgası gibiydi ama daha ciddi. Amacım ise sağduyuya ihtiyacımız olduğu şu günlerde hedefi bizim taraftarımıza daha doğrusu bize yöneltmek. Futbolu din gibi gören birisi olarak futbol yolunda ölenlerin dini, ırkı, siyasi görüşü ne olursa olsun hepsi bizdendir. Kısacası futbol sadece futbol değildir. Unutmayalım, unutturmayalım.
Yazının başında onların ve bizim Heyselimiz diye bir ayrım yaptım. Bizim faciamız aynı mahallenin iki munzur çocuğunun kavgası gibiydi ama daha ciddi. Amacım ise sağduyuya ihtiyacımız olduğu şu günlerde hedefi bizim taraftarımıza daha doğrusu bize yöneltmek. Futbolu din gibi gören birisi olarak futbol yolunda ölenlerin dini, ırkı, siyasi görüşü ne olursa olsun hepsi bizdendir. Kısacası futbol sadece futbol değildir. Unutmayalım, unutturmayalım.
Araştırmalarıma
yardımı dokunan abime teşekkürü bir borç bilirim.
Burada bahsedilmemis ama
YanıtlaSilHakemin kayserispordan bi futbolcuya kirmizi kart gosterip tekrar oyuna almasi atlanmamasi gereken ve gerginligi tirmandiran bir detay.